İdare Hukuku ile bilgi almak ve iletişime geçmek için tıklayınız.
İdare ifadesi kullanıldığı zaman akla genel olarak hem idari kuruluşlar hem de bu kuruluşların işlem ve eylemleri gelmektedir. Bununla birlikte idare hukuku; personel ve malvarlıkları ile birlikte idari kuruluşları, idari faaliyetleri ve bu faaliyetler neticesinde meydana gelen iş ve eylemleri ve nihai olarak tüm bu parçaların denetimini bir bütün olarak kapsamaktadır.
Bireylerin ve toplumunun ihtiyaçları, görevi bir kesintisizlik halinde halka hizmet olan idarenin teşkilatlanmasından faaliyetlerine kadar sürekli bir değişim içinde olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu hızlı ve sürekli değişim ihtiyacı dışında gerek teşkilatlar gerekse teşkilatların faaliyetlerinde yer alan personel ve malvarlıkları hukuki yönden birbirlerinden farklılık göstermedir ki idarenin çok farklı faaliyet alanları olduğu dikkate alındığında ortaya hukuki yönden oldukça karmaşık bir yapı çıkmaktadır. Bunun dışında idare hukukunun içtihatlara dayalı bir alan olduğu ifade edilmekte olup gerçekten de idare hukukunda yargı kararları, içtihatlar yönünden ana kaynak olarak diğer yargı kararları yönünden yardımcı kaynak olarak ele alınarak, diğer dallara nazaran daha belirleyici olmaktadır. Zaten ülkemizde de idare hukukuna ilişkin birçok kavram ve benimsemenin Danıştay kararlarında kendisine yer bulması bu durumu ortaya koymaktadır. Ayrıca idare hukukunun kendine özgü ilkelere sahip olduğu ve bu alandaki başvuru şartlarının da oldukça sıkı usul ve sürelere tabi olduğu unutulmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında bir kamu hukuku dalı olan idare hukukunun farklı statüde aktörler barındırması, hızlı ve sürekli gelişimi, güncel yargı kararlarının takibini zorunlu kılması, başvuru şart ve usullerinin sıkılığı ile kendine özgü ilkelere sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda ne kadar zor ve tecrübe gerektiren bir alan olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan idare hukuku alanındaki işlerin de telafisi güç sonuçlar ortaya çıkmasın diye büyük bir titizlikle yürütülmesi gerekmekte, tarafımızca da hizmetlerimiz bu çerçevede yürütülmektedir.
İdare tarafından, eylem ve işlemler zaman zaman geç ve/veya kötü şekilde yerine getirilebileceği gibi bazen de hiç yerine getirilmeyebilir. Bu anlamda genel olarak idarenin iş ve eylemlerinin gerektiği gibi yerine getirilmemesi olarak adlandırabildiğimiz bu hallerde idarenin kusur sorumluluğu söz konusu olurken bazen de idarenin kusursuz sorumluluğu meydana gelebilmektedir. İşte tüm bu hallerde idarenin her türlü iş ve eylemi hukuka uygunluğa ilişkin incelemeye tabi olduğundan yargısal yollara başvurulabileceği için idari eylem ve işlemin iptali amacıyla iptal davaları ve idari eylem ve işlemden doğan zararların tazmini için tam yargı davaları gündeme gelmektedir. Ancak bu yollardan önce idareye başvuru aşamasının tamamlanması aranmaktadır. Bu doğrultuda tarafımızca ilgili uyuşmazlıklara ilişkin olarak öncelikle idari makamlara başvuru işlemlerinin tamamlanması ve devamında dava aşamalarının takibi konusunda hizmet veriyor, müvekkillerin idari makamlar ile yargı mercilerin önünde temsilini gerçekleştiriyoruz. Yine idari yaptırımların iptali için gerekli başvuruları yaptığımız gibi idari makamlara yapılacak tüm itiraz süreçlerini de yönetiyoruz.
Aynı zamanda NAVA PARTNERS olarak;
Hizmetlerini müvekkillerimize sunuyoruz.
İdare Hukuku ile bilgi almak ve iletişime geçmek için tıklayınız.